Bağlamını Yitirmiş Bir Aktivizm; Woke Çağında İletişim
Yazıyı Linkedin'de görüntülemek ve haftalık yayınlanan bültenimize abone olmak için tıklayın.
Klasik iletişimde biz iletişimcilerin en önemli derdi markalarımızla ilgili bilinirliği, farkındalığı artırmak. Peki ya tüketiciler markaların ‘farkında’ olmasını istiyorsa? ‘Aşırı duyarlılığın’; iletişim stratejilerini parçalanmış atom parçacıkları arasında uzanan görünmez ipler üzerinde yürümeye dönüştürdüğü zamanlara geldik.
Sözlük anlamıyla 'uyanmış, farkına varmış' olarak tanımlanan WOKE, toplumsal meselelere duyarlı, gerçeklerin farkında olan bireyleri ifade ediyor. Irksal ayrımcılığa karşı bir tepki olarak ortaya çıkan bu akım, zamanla dezavantajlı grupların hak savunuculuğunun yanı sıra kültürel önyargıları kaldırmaya ve ötekileştirmeyi sonlandırmaya yönelik bir söylemler bütününe dönüştü. Doğduğu Anglo-Amerikan kültüründe artık terk edilmeye başlanan WOKE kültürü maalesef sivil örgütlenmenin yeteri kadar gelişemediği toplumlarda yeni bir aktivizm çeşidi olarak pazarlanmaya devam ediyor.
Toplumun bazı kesimlerince ‘aşırı duyarlılık’ göstermenin bazı sorunları çözebileceğine dair inancın pekişmesine ek olarak “sorun” olarak kabul edilen küçük büyük her konuyu sosyal medyaya taşıma eğilimi de arttı. Serseri mayın gibi bir hedef ve amaç gözetmeksizin, bağlamsallıktan kopmuş, politik manipülasyona açık ve sonuç odaklılıktan uzak bu akım şüphesiz en çok da aktivizm ruhunun kendisine zarar verir hale geldi.
Sivil toplum örgütlenmesi ile çözülmesi gereken meseleler, markalar ya da kanaat önderlerinin ‘farkındayız’ söylemleri ile gündemde ve çözümsüz kalmaya devam ediyor. Felaketlerin, savaşların, çıkar çatışmalarının yarattığı hak kayıplarında markaları sözcülüğe zorlayan toplum baskısına karşı koyamamak, kendisini tek sorumlu ve işi çözebilecek tek kahraman olarak konumlandırmak hem markalara hem de hak mücadelesine zarar veriyor.
Bu süreçte iletişim danışmanları olarak soruna işaret etmekle çözüme soyunmak, insanlık namına konuşmakla insanlığı kurtarmak arasındaki farkı anlamamız ve markalarımıza doğru anlatmamız gerekiyor. Aksi halde çözümsüzlüğün parçası olmakla kalmayıp markalarımızı bu amaçsız söylemler okyanusuna sürükleriz. Tabi en önemli konulardan biri de; zaman zaman buz pistinde ‘duyar kasan’ bu akımdan markamızı korumak için iyi bir iletişim modeli kurmak, güncel ve ferasetli olmak gerekiyor.